;?>

Feed Rss

Behzat Ç ve Ben

05.20.2013, Diger, by , .
Okuma Süresi: 3 dakika

Bir sonbahar günü hayatımdaki en kötü sonbahar zaten ben sonbahar’ları hiç sevmem ki,hastane odasındayım yer çok tatsız zaten ben hastaneleri hiç sevmem hoş hastaneleri kim sever ki ?!?!? İçinde bulunduğum durum o yaşıma kadar yaşadığım en kötü durum zaten insan sevdiği birinin ölüyor olmasına nasıl dayanabilir ki !!! Babam hasta yatağında yatıyor sayılı günleri olduğunu bir tek o bilmiyor ve  ben yanındaki o koltukta oturuyorum gözlerim onu izliyor sadece gözlerim mi,beynim,kalbim bütün organlarım onu izliyor.Hastane odalarında küçük bir televizyon olur ya ama kimsenin izlemediği ama hep açık olan işte ondan bir polis telsizinin sesi yükseliyor dikkatimi çekiyor Babamı izleyen gözlerim ona kayıyor bozkırda bir araba içinde iki adam polis oldukları çok belli yolda ilerliyor sonra araba duruyor Kaba saba bir adam “ne oldu laaan diyor” ve sonra benzini biten arabanın radyosundan bir Ankara havası yükseliyor o bozkırda iki adam Misket oynuyor.İşte ben ilk Behzat Ç. ile böyle bir yerde böyle durumda tanıştım.Sonra bu diziden,bu dramadan vazgeçemedim.Behzat Ç. ve Ben…..Eylül 2010,Adana

Böyle duygusal bir yazı ile Behzat Ç’nin benim hayatımdaki yerimi anlatmak istemezdim ama işte böyle oldu.Keşke olmasaydı keşke bir kaç ay sonra Babam iyileşti şimdi de çok sağlıklı yaşıyor deseydim ama öyle de olmadı.Belki de ben bu diziyi bu yüzden çok sevdim kaybeden iki adamın ortak yaşamı oldu Behzat Ç ve Ben.Tamam artık bu duygusal anlatımdan çıkıyorum herhalde beni takip eden okuyan insanlara Behzat Ç.’nin benim için sadece bir dizi olmadığını anlatabilmişimdir.İşte bahsettiğim o muhteşem fragman ve yaklaşık üç yıl sevenlerini ekrana kitleyen dizi böyle ilk hayatıma(mıza) girdi.

Bu dizinin bir fenomen olmasının bir çok nedeni var.Bunlardan ilki Emrah Serbes,Behzat Ç’ye hayat veren senaryonun yazarı.Genç bir yazar olmasına rağmen olayları farklı bir bakış açısı ile anlatışı kafasındaki karakterleri yazıya çok iyi dökmesi onları gerçekci yaşayan birer insan şekline sokması bence Emrah Serbes’i bu dönemin en özel yazarlarından birisi yapıyor.Emrah Serbes yaşadığı büyüdüğü ortamı çok iyi gözlemlemeyi biliyor.Behzat Ç. başta olmak üzere,tüm karakterler (Hayalet,Akbaba,Harun,Eda) halkın arasında çıkmış birer insan gibi.Eğer Behzat Ç dizisine hayat veren kitapları okursanız bu konuda ne kadar haklı olduğumu göreceksiniz.Her Temas İz Bırakır ve Son Hafriyat kitaplarını dizi 1.sezonda iken okumuştum ve kitapların anlatımının diziye kıyasla çok daha iyi olduğunu farketmiştim.Bu genç yazar Polisiye yazmayı bırakmamalı çünkü olayları sanki o an orda yaşıyormuş gibi bir his uyandırmak,işin içine gerilim ve merak katmak çok başka bir yetenek….

behzatckitap

İkinci sırada dizinin ilk bölümlerinin yönetmeni,aynı zamanda yapımcısı ve dizinin genel yönetmenliğini yapan Serdar Akar.Dizinin ilerleyen bölümlerinde yönetmen koltuğuna oturmayan ancak zaman zaman bazı bölümleri çeken Serdar Akar bence oyuncu seçimleri başta olmak üzere Türk sinema ve televizyon tarihine bambaşka bir eser kattı.Serdar Akar ve onunla birlikte dizi çeken yönetmenlerin en büyük farklılıklarından biriside profesyonel fotoğraf makineleri ile bir dizi çekmeleri.Bu sayede seyirci her anı çok farklı bir açıdan ve görüntünün içindeymiş gibi yaşadı.Bahsettiğim profesyonel fotoğraf makinesine ait görüntüyü dizisinin çekimleri sırasında çekilen bir fotoğraf ile aşağıda görebilirsiniz.

behzatckamera

Bu diziyi farklı bir hale getiren üçüncü ve şey ise dizinin müzikleri.Bugüne kadar herhalde bir dizide bir çok şeyin önüne geçebilecekler listesi yapsaydık ilk ona dizi müziğini koymak aklımıza gelmezdi.Benim de yıllardır dinlediğim kilişe bir lafla değeri anlaşılamamış (ki bence halen anlaşılamadı) grup olan Pilli Bebek ve Cem Kısmet.Dizinin baştan sona bir çok yerinde Pilli Bebek’in müzikleri duymak mümkün.Hatta bazı sahnelerde bu müzikler dizinin önüne geçiyor.Dizi içerisindeki müziklere değinmişken Hüseyin abinin meyhanede tüm ekip içerken arkadan gelen Neşet Ertaş parçalarının bizleri oralara götürdüğü,o havayı soluttuğu ve o anları fazlasıyla yaşattığını yazmakta fayda var.Bazılarınız dizinin müzikleri konusunda eksiğin var Gönül yengenin çalıştığı pavyon başta olmak üzere bir çok pavyonda duyduğumuz Ankara havalarını unuttun diyebilir hayır unutmadım 🙂 onların yeri gerçekten apayrı…

Dizinin hayatın içinden olması hatta hayatın ta kendisi olması bence bu diziyi farklılaştıran beşinci ve en önemli faktör.Tamam daha önce senaristen ve kitapların yazarından bahsetmiştim ama belirteceğim şeyler aslında senaryonun da ötesinde.Dizinin dili anlatımı bir çok diziden çok farklıydı.Evet Türkiye’nin nerdeyse büyük bir çoğunluğu İstanbul Türkçesi konuşmuyor hatta bilmiyor bile.Ancak bize yıllarca bu anlatıldı bölgesel şivenin,ağzın yanlış olduğu kötü olduğu belirtildi.Aslında bu ağızlar bizi zenginleştiren bizi biz yapan güzel özellikler.Bir çok yerde duyduğumuz küfürler dizilerde sinemalarda yoktu yada sansürlüydü (hoş Behzat Ç.’nin bir çok bölümünde de bu yapıldı ancak internette bipsiz halleri mevcut).Küfürlü konuşan insanlar (evet gerçek hayatta küfür hayatımızda kimse yalan söylemesin),bu küfürün dozu,neler kattığı dizide çok iyi vurgulanıyor.Hangi yazarın sözü olduğunu hatırlamıyorum ama  “küfür dilin cilasıdır” demişti bencede öyle çünkü küfürün nerde nasıl kullanıldığı çok iyi ayarlanırsa bir çok kelimeyi söylemekten tasarruf edildiğini ve daha etkili olduğunu söylebilirim.İşte size güzel bir örnek 🙂

En Sevdiğim Karakterler

En Sevdiğim Sahneler

En Sevdiğim Aforizmalar

En Sevdiğim Resimler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir